HATAY – Depremden etkilenen Hatay’ın Antakya ilçesinde bu yıl “Antakya varsa ben de varım” sloganıyla 11’incisi gerçekleştirilen Uluslararası Antakya Film Festivali, üçüncü gününde film gösterimlerinin yanı sıra panel, söyleşi ve film değerlendirmeleri ile devam etti.
Etkinliklere çeşitli üniversitelerden akademisyenler katılırken, üçüncü gününde festivale katılan isimlerden biri de oyuncu Tilbe Saran oldu. Saran, Koç Konteyner Kent’te izleyicilerle bir araya geldi.
‘ACILARA ORTAKLIK EDEREK HEP BİRLİKTE İYİLEŞECEĞİZ’
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan oyuncu Saran, bölgenin durumuna dikkat çekerek, “Tarifi mümkün olmayan acılar yaşandı. Ama Antakya çok kadim bir kent. Daha önce de yıkılmış bir kent. Ama her seferinde yeniden kurulmuş. Şimdi de umuyorum ki daha güzel bir Antakya kurulacak. Antakyalıların buraları terk etmediğini çok iyi biliyorum. Bu topraklar onların toprakları. Hepimizin geçmişine dair bir şeyler var” ifadelerini kullandı.
Sanatın iyileştirici gücüne dikkat çeken Saran, “Bizi bu yıkıntıdan kurtaracak olan şey sanattır. Acılarımızı dile getirecek, başka insanların acılarıyla bizi yakınlaştıracak ve bir ortak nokta olacak. Bunu dile dökebilmek çok önemli. Sanat dediğimiz şey eğlence değil aslında. Eğlenceye de ihtiyacımız var ama bazen bir film seyrederiz ve sadece yanımızdakinin elini tutarız. Bazen bunu da yapamayız ama seyrettiğimiz şey ile kurduğumuz bağ bizi iyileştirir. Birileriyle birlikte bir ortaklık içerisinde olma hissi çok önemli. Birlikte türkü söylemek, ağlamak, şarkılar dinlemek, film izlemek, tiyatro oyununu paylaşmak, bazen de acının resmini yapabilmek iyileştirecek bir şey. Bu benim söylediğim romantik bir şey değil aksine bilim insanları söylüyorlar. Yan yana durarak bir araya gelerek acılarımızı konuşarak yeni acılar olmaması için acılara ortaklık ederek hep birlikte iyileşeceğiz” dedi.
‘KOORDİNASYON KONUSUNDA GALİBA SINIFTA KALDIK’
Buradaki yıkımın Türkiye’nin yaşadığı en büyük yıkımlardan biri olduğunun altını çizen Saran, Deprem sürecindeki koordinasyonsuzluk tartışmalarına ilişkin ise şunları söyledi:
“Ben 1999 depremini de yaşadım ve bölgeye çok gidip geldim. İstanbul’a yakın olması sebebiyle daha hızlı bir toparlanma olabilmişti. Aynı zamanda da oraya gidip el verenler de daha fazla olabilmişti. Burada çok büyük bir coğrafya etkilendi. Burada ne tek başına insanlar ne de tek başına devlet ne de sivil toplum kuruluşlarının altından kalkamayacağı bir yıkım oldu. Burada belki de devletin en fazla yapmasını istediğimiz şey koordinasyon sağlamasıydı. Çünkü hepimiz biliyoruz ki duyduğumuz anda herkes maddi manevi her türlü yardımı yapmaya hazırdı ve yapıldı. Ama bunların ulaştırılması gerçekten büyük bir organizasyon gerektiriyordu. Bence devletin yapması gereken şey gönüllü yapılan yardımları koordine etmek olmalıydı. Bu acıları da hafifletilecek bir şey. Bu koordinasyon konusunda biz galiba sınıfta kaldık. Umuyorum ki bundan sonraki günler için daha el ele ve birlikte yürüyebilme imkanı olur”
Saran son olarak, “11’inci Antakya Film Festivali’nin 12’ncisinin çok daha kalabalık, çok daha coşkulu ve hepimizin koşa koşa geleceği yeni filmlerle dolu olmasını istiyorum. Belki bu festivali izleyen şimdilik konteynırlarda yaşayan gençlerin de yeni sinemacılar, sanatçılar, hikâyeciler ortaya çıkarmasını diliyorum” dedi.